
İnsanlar partiye niye gider, eğlenmek için. Ayılar bir partiye niye gider, bilmiyorum dostlarım ve bilen biri varsa da lütfen bir adım öne çıksın ve bana anlatsın.
İstanbulBear Club'ın aylardır çeşitli mecralarda duyurduğu bearnite dün gece Taksim'de Olimpia adında son derece şık bir mekanda gerçekleşti. Mekan gerçekten süperdi, ses düzeni, ışıklandırma, dekorasyon konusunda diyecek tek bir kelimem yoktu. Hatta DJ mükemmele yakındı. Hoş bizim ayılar bu tür müzikten anlamaz ama olsun acayip iyidi.
Hande Yener'in bakkal müziği döneminden kalma şarkıları çalınmadığı, Demet Akalın hamfendinin icra eylediği o güzelim pop parçaları bangır bangır ötmediği ve dünya starımız herşeyimiz Tarkan'ın ders niteliğindeki bir kurtçuktan nasıl kelebek olunur ayarındaki nameleri yüksek volümle terennüm edilmediği müddetçe bizim millet eğlenmez eğlenemez... İlla ki herşeyimiz alaturka olacak, barlarda bile...
Neyse biz partimize dönelim. Geceye gelenler çoktu ama mekan büyüktü, boş gibi göründü. Gelenlerin neredeyse tamamı mekana girer girmez sırtlarını duvarlara verdi. Sanki arkadan bir ayı çıkacak da onlara kötü bir şey yapacak korkusu taşıyorlardı. Pistte kendini bilmez ve gecenin öneminden habersiz bir kaç ayıcık da dans ediyordu. Onlar da bir süre sonra (ben de onlar arasındaydım nacizane) dans etmekten vaz geçti. İnsan kalabalık içinde görünmeden dans edebiliyor, ama koca bir pistin üstünde 130 kiloluk cüsseleriyle kelli felli adamlar çeşitli atraksiyonlar yaparak lömbür lömbür tek başına dans edince otaya siz de takdir edersiniz ki pek görülesi bir manzara çıkmıyor. Bütün gece herkeste tuhaf bir hava vardı. "Allahım ben niye buradayım, parti bir an önce bitse de Tekyön'e gidip eğlensek" türü düşünceler o kadar yoğundu ki, bu pişmanlıkları hissetmemek mümkün değildi.
Belki de Ayılar yapı itibariyle eğlenmeyi sevmiyordur bilmiyorum, ben de ayıyım eğleniyorum ama ben aynı zamanda deliyim. Belki de babam bir sütçüydü... Belki de parti anlayışları farklıdır ayıların, bearnite'ı düzenleyen arkadaşların bunu daha önce iyi hesap etmeleri gerekiyordu. Yani birilerini görevlendirip ortamı gerçekten ısıtmaları gerekiyordu. Yani kapı önünde durup bilet kesmek, tamam bu da bir görev ama bilet kesmekten, millet eğlendirilemedi. Ne bileyim adam akıllı bir şov düzenlenebilinirdi. Birileri çıkıp tıpatıp benzeri bir şeyler yapabilirdi, çıkanlar belki biraz rezil olurdu ama millet gülerdi, hoş vakit geçirebilirdi... Veya ne bileyim drag bearlar ortalıkta dolaşsaydı, millete sataşsaydı, dans etseydi, konfetiler atılsaydı... Bir parti olsaydı keşke dün gece ve millet daha saat bir olmadan, sanki her gün yapılan bir etkinlikmiş gibi sıkıldıkları için adeta kaçmasaydı...
Bir de tabi Mr. Bear seçimi var ki akıllara seza... Herşeyden önce böylesine bir güzellik yarışmasının düzenlenmesi Türkiye Ayıları'na yakışır, neden çünkü onlar bir örgütlenme, yıllardır sürdürdükleri iyi kötü bir çizgi ve de varlık var. Amma İstanbulBearClub da neyin nesi, böyle bir yarışma düzenleme hakkını nerden ve kimden alıyor. Bu olayın bir yönü, diğer taraftan geçen senenin de birincisi olan zatı muhteremin bu sene de birinci olması, Türkiye gibi ayı cenneti bir ülke için utanç verici.. Hoş sadece üç aday yarışmaya katılırsa olacağı bu ama olsun. Yani geceyi, yarışmayı düzenleyenler, bence başka bir adayı birinci ilan edebilirlerdi. Daha şık olurdu. Yine de, bu gidişle, Mr. Bear 2007-08-09-10-1...'u canı gönülden tebrik ederiz milletçe, başarılarının devamını dileriz, onu bizler var ettik bunu da aklından çıkarmasın!
Sonuç olarak, bu tür etkinlikleri ne kadar kötü ve iyi hazırlanılmamış olarak yapılsa da desteklemek gerekiyor arkadaşlar. İyi niyetli bir girişim olduğundan şüphe etmediğim dün geceki bear partinin üste sıraladığım ve bir bölümünü de yazmadığım onlarca eksiği vardı ama olsun yine de bu tür etkinlikler daha da büyüyerek devam etmeli. Benimki dost acı söyler ayarında bir yazı. Geceyi düzenleyenler bu yazıyı okursa yazdıklarımı bu doğrultuda algılamaları gerektiğini dilerim. Morallerini bozmasınlar, seneye mutlaka daha iyi olacak. Varlığımızın ve daha da önemlisi görünürlülüğümüzü ve gettolaşmamamızı bu tür etkinliklere borçluyuz.